|
Düzenli
olarak adet gören ancak beklenilen adet tarihinde adet kanaması olmayan
bir kadında öncelikte gebelikten şüphelenilmelidir. Gebelik tanısı kan
alınarak yapılan bir test (b-hCG) ve vajinal yol ile yapılacak olan
ultrasonografik inceleme sonucu koyulabilir. Doğal yol ile gebe kalan
bir kadının gebelik haftası, son adet tarihinin ilk günü temel alınarak
hesap edilir. Gebelik süresi yaklaşık 40 haftadır. Buna göre yaklaşık
olarak 5,5 - 6 gebelik haftaları sırasında utrasonografi ile gebelik
tanısı koyulabilir. Daha önce ki günlerde ultrasonografik inceleme ile
net olarak tanı koyulamayabilir. Gebeliğin erken dönemlerinde anne
rahmindeki canlının gelişimi çok hızlı olduğundan 1 hafta sonra
yapılacak ikinci bir ultrasonografik inceleme ile , bir önceki
ultrasonografik incelemede görülemeyen gebelik kesesi ve hatta embriyo
görülebilir. 6-9 gebelik haftaları arasında ise bebek (embriyo)
ultrasonografi ile net olarak görülebilir (Resim 1,2,3 ) . |
 |
 |
Resim 1- 6
haftalık embriyonun görünümü |
Resim 2- 9,5 haftalık embriyonun görünümü
|
(T.Beşe-özel arşiv) |
(T.Beşe-özel arşiv) |
|
|
 |
Resim 3-
9
haftalık embriyonun gerçek görünümü
(T.Beşe-Özel arşiv) |
Gebelik
tanısı koyulduktan sonra belli aralıklarla ultrasonografik inceleme
yapılarak gebeliğin seyri ve bebek gelişimi hakkında bilgi
edinilmelidir. 12-14 gebelik haftaları arasında vajinal yol ile
ultrasonografik inceleme yapılarak bebeğin ense kalınlığı (Resim 4) ve
burun kemikleşmesinin (Resim 5) başlayıp başlamadığı değerlendirilmeli
ve yanı sıra anneden kan alınarak bazı hormonlara (PAPP-A ve b-hCG )
bakılmalıdır İkili test olarak isimlendirilen bu incelemede hormon
değerleri ve bebeğin ense kalınlığı ölçümü birlikte değerlendirilerek
bir risk oranı belirlenir. İkili testin %85 civarında doğru
belirleyicilik oranı vardır ve ikili test üçlü teste oranla daha
güvenilir bir yöntemdir. |
Hamilelik Gebelik Gebe
Hamile Doğum Ultrason Tu
 |
 |
Resim 4- 12
haftalık embriyonun normal sınırlarda
ense kalınlık ölçümü ( T.Beşe- özel arşiv ) |
Resim 5- 12
haftalık embriyonun burun kemiği ( T.Beşe-
özel arşiv ) |
Eğer elde
edilen ultrasonografik ölçüm ve laboratuar sonucu bebekte kromozomal
anomali açısından bir risk artışını gösteriyor ise , gerçek tanıyı
koymak için bebeğe ait bir hücreye/dokuya ihtiyaç vardır. Bunun için
bebeğin plasentasından doku biyopsisi yapılabilir. Bu işleme koryon
villus biopsisi adı verilir. Koryon villus biopsisi bu konuda deneyimli
hekimler tarafından yapılmalıdır. İşleme bağlı düşük oranı % 5-10
civarındadır. İki, üç hafta daha beklenerek 16. gebelik haftasından
sonra amnios kesesi içine ince bir iğne ile girilerek sıvı alınır ve
sıvının içinde bulunan bebeğe ait hücrelerden kromozom incelemesi
yapılır. Bebeğin suyunun alınma işlemine amniosentez adı verilir (Resim
6). Amniosentezin düşük riski daha azdır.
Eğer erken
gebelik döneminde (12-14 gebelik haftaları arası) tarama testi
herhangi bir neden ile yapılamamış ise 16-18 gebelik haftaları arasında
anneden kan alınarak bazı hormon ( alfa-fetoprotein, b-hCG ve E2 )
değerlerine bakılır (üç’lü test). Eğer üçlü testin sonucu risk artışı
gösteriyorsa vakit geçirmeden amniosentez yapılması önerilmelidir.
Ancak, yapılan ikili veya üçlü tarama testleri sonucunun risk artışı
gösteriyor olması, bebekte %100 kromozomal bir anormalliğin
mevcudiyetini göstermez. Test sonucu kromozomal anomali açısından risk
artışı gösteren ve bu neden ile amniosentez yapılan bebeklerin ancak
yaklaşık 30 da 1’inde gerçekten bir kromozomal anomali mevcuttur.
|
|
Amniosentez
Ultrasonografi eşliğinde yapılan amniosentez tüm jinekologlar tarafından
yapılabilen basit bir işlem olmakla beraber, 16 gebelik haftasından
sonra yapılan klasik amniosentezi takip eden 2-3 hafta içinde %0.5-1
arasında değişen oranda işleme bağlı düşük gerçekleşebilir. Daha erken
dönemde yapılan (13-14. gebelik haftası) erken amniosentez sonrası
düşük oranları %3-5 civarındadır. Dolayısı ile işlem öncesi bu durum
gebeye açıklanmalı ve onayı alınmalıdır.
|
|
 |
 |
Resim 6 -
Ultrasonografi eşliğinde yapılan amniosentez
( T.Beşe- özel arşiv ) |
|
|
12-13. gebelik haftası gibi erken dönemde
dahi yapılan ultrasonografik incelemede bebeğe ait herhangi bir
anormallik olup olmadığına ait erken bulgular elde edilebilir(Resim 7).
Ancak fetusa ait esas değerlendirme daha ileri ki haftalarda daha iyi
yapılır. |
|
 |
Resim 7- 12 hafta 5
günlük gebelikte kafatası- beyin, mide, kordon, diafragma, idrar
kesesine ve
kordonun göbek giriş hizasına ait ultrasonografik bulgular (
T.Beşe-özel arşiv ) |
|
Bebeğin (fetus) anne karnında gelişimini ve
bebeğe ait anomali olup olmadığı değerlendirmek için mutlaka 16-20.
gebelik haftaları arasında detaylı ultrasonografik inceleme
yapılmalıdır (Resim 8,9,10,11). Bu incelemede tüm bulgular normal
olarak değerlendirilir ise bundan sonra yapılacak olan gebelik
takiplerinde gebeliğin ultrasonografik olarak gelişimi izlenir. |
|
|
|
 |
|
 |
Resim
8- Fetusun ayak-bacağı
( T.Beşe-özel arşiv ) |
|
Resim 9-
Fetusun kolu
( T.Beşe-özel arşiv ) |
|
|
|
 |
|
 |
Resim 10-
Fetusun böbreği
( T.Beşe-özel arşiv ) |
|
Resim 11-
Fetusun genital organı, erkek
( T.Beşe-özel arşiv ) |
|
|
 |
Resim
12- Fetusun kalbinin 4 odacık görünümü
( T.Beşe-özel arşiv ) |
Anne Karnında Fetusun Sağlık
Durumunun Değerlendirilmesi
Ultrasonografi ile inceleme ve Elektrokardiotokografik yöntem
ile Non-Stres Test (NST) yapılarak anne karnındaki bebeğin
sağlık durumu hakkında bilgi elde edilebilir. NST ile bebeğin
kalp atımlarının çizelgesi alınarak , ultrasonografi ile de
bebeğin gelişimi, amnios sıvı miktarı, bebeğin hareketleri ve
tonusu, solunum hareketlerinin mevcut olup olmadığı
değerlendirilerek, bebeğin anne karnında sıkıntıda olup
olmadığı saptanabilir. Bu yöntemler ile bebeğin anne karnında
sıkıntıda olduğu ( bebeğe giden oksijen miktarının azalmış
olduğunu gösterir) saptanırsa, bebek en kısa zamanda
doğurtulmalıdır. |
|
|
Bebekte Gelişme Geriliği
|
|
Bebeğin anne karnında gebelik
haftası ile orantılı oranda büyüyüp, gelişememesidir. Genellikle
28- 30. gebelik haftasından sonra belirmeye başlar. Gelişme
geriliğin tanısı için seri ultrasonografik inceleme yapılmış
olması gerekir. Son adet tarihi ile uyumlu giden ultrasonografik
incelemelerde, belli bir haftadan sonra uyumsuzluk görülür ve
bebeğin özellikle karın çevresi gelişiminde duraksama olur.
Bebeğin ultrasonografik olarak tahmini kilosu, olması gereken
sınırlardan daha aşağıda kalır. Bariz gelişme geriliğinde ek
olarak bebeğin amnios sıvısında da azalma gözlenebilir. Gelişme
geriliği genellikle hipertansiyon (ağır preeklampsi), kontrol
altına alınamamış şeker hastalığı gibi durumlarda ortaya çıkar.
Tedavisi için altta yatan sebep bulunmalı ve bebek dış ortamda
yaşayabileceği uygun bir haftaya erişilince doğum
gerçekleştirilmelidir. |
|
|
Diabet Taraması ve Gebelikte Diabet |
Gebelik sırasında ortaya çıkan şeker
hastalığıdır. Gebelik takibi sırasında 24-26. gebelik haftaları
arasında gebeden kan alınarak 50 gr şeker yükleme testi
yapılmalı ve gebeliğin ortaya çıkardığı bir diabet hastalığının
mevcudiyeti araştırılmalıdır. Eğer bu tarama testinde 1. saatte
kan şeker düzeyi 140 mg ‘ın üzerinde ise 100 gr şeker yükleme
testi yapılmalıdır. Bu test sonucuna göre gebede gebeliğin
ortaya çıkardığı diabet (gestasyonel diabet) olup olmadığının
tanısı koyulabilir. Gestasyonel diabet tanısı kuyulan bir gebede
yüksek olan kan şekerini kontrol için ilk önce diyet programı
uygulanır, eğer bu uygulama ile yanıt alınamaz ise kan şekerini
kontrol altına almak için insülin tedavisine başlanır.
Gebelik öncesi diabet tanısı olan ve insülin kullanan gebeler
ise gebelik boyunca yakından takip edilir ve gebelik haftası
ilerledikçe gereksinimine göre kullanmış oldukları insülin
dozları artırılır. |
|
|
Gebelikte Rh Uygunsuzluğu |
|
Anne ve bebek
kan dolaşımı birbirinden bağımsızdır. Normalde bebeğin ve
annenin kanları birbirlerine karışmazlar. Oksijen,
karbondiyoksit , aminoasit gibi bebeğin yaşamsal fonksiyonları
için gerekli bir çok maddenin değişimi plasenta yolu ile
gerçekleştirilir.
Annenin kan
grubu Rh(-) , babanın kan grubu ise Rh(+) ise en az %50 oranında
bebeğin kan grubunun Rh (+) olma ihtimali vardır.
Daha önceki
gebelik sırasında, düşük veya kürtaj esnasında veya şimdiki
gebelik sırasındaki düşük tehdidi gibi bir neden ile Rh(+)
bebeğin kanı karışmaması gereken annenin kan dolaşımına
karışırsa , annede kendisi için yabancı olan Rh(+) kan grubuna
karşı savunma hücreleri (antikor) gelişir ve bu antikorlar
plasenta yolu ile tekrar bebeğe dönerek, bebeğin kan hücrelerini
(eritrosit) yok etmeye başlarlar. Dolayısı ile bebekte kansızlık
(anemi) ve bu tablonun devam etmesi sonucu bebeğin anne karnında
ölümüne kadar gidebilen bir tablo ortaya çıkar. Bu tablonun
kesin tedavisi doğumdur. Doğuma kadar geçecek süre zarfında
bebek kansızlıktan ölmesin diye anne karnındaki bebeğe zaman
zaman bebeğin kordonu yolu ile kan vererek , zaman kazanılır. Bu
işlemin bu konuda tecrübesi olan kadın doğum hekimleri (perinatolog)
tarafından yapılması daha uygun olur. |
|
|
Hipertansiyon ve
Gebelik |
|
Gebelik
sırasında ortaya çıkan hipertansiyon (preeklamsi) hem anne
hem de anne karnında ki bebeğin sağlık durumunu olumsuz
etkileyen bir hastalıktır. Genellikle gebelik sürecinin
ikinci yarısında ortaya çıkar. Tansiyon yüksekliğine ,
idrar ile protein kaybı ve vucutta ödem oluşumu eşlik eder.
Tansiyon yükseldikçe ve idrar ile protein kaybı arttıkça
hastalık ağırlaşır. Hastalığın ağırlığına bağlı olarak bazı
gebelerin hastaneye yatırılması gerekebilir. Tansiyon
yükselmesini kontrol altına alıcı ve kasılma ataklarının (eklampsi)
gelişmesini önlemek amacı ile koruyucu amaçlı ilaçlar
kullanılmaya başlanır. Kontrol altına alınamayan olgularda,
eklamsi adı verilen kasılma ve kısa süreli şuur kaybının
görüldüğü sara nöbetine benzer (epilepsi) bir tablo da
gelişebilir. Özellikle ağır preeklamsinin ve eklamsinin
tedavisi doğumdur. Burada ki en önemli sorun, doğum
zamanlamasıdır. Bazı hastalarda tablonun ağırlığı bir an
önce doğumun gerçekleştirilmesini zorunlu kılar iken,
bebek doğurtulacak olur ise dış ortamda yaşayacak
kadar gelişimini tamamlamamış olabilir. Bu tip olgularda
doğum mutlaka , doğum sonrası bebeğe yoğun bakım şartlarının
verilebileceği bir hastanede yapılmalıdır. Tansiyon
yüksekliği bir damar hastalığı olduğundan, aynı hasar
plasenta damarlarında da oluşur. Bunun sonucu olarak bebeğe
giden kan akımında bir azalma meydana gelir ve doğum
ağrıları başlamadan veya çoğu zaman ağrılar başladıktan
sonra , bebek kalp atımlarında düşme (akut fetal distres) ortaya
çıkabilir. Bu durum bebeğin yaşamını tehdit eden bir
tablodur ve çoğu kez doğum sezaryen ile gerçekleştirilir. |
|